14 Ekim 2015 Çarşamba

Geçip Gitmeler:Giden İçin


Dinle beni çocuk!
Sorarlarsa kimdi,diye de ki;
-O da en çok bunu sordu kendisine..
Yakının mıydı? derlerse;
-O kimsenin yakını olamayacak kadar özgürdü,dersin.
Büyük bir coşkuyla yaşadığımı söyle onlara.Cesaret versin sözlerin asık suratlılara,bezmişlere,yorgunlara..Hayata dair her duyguyu nasıl deneyimlediğimi anlat. Aşıkken ne kadar deli olduğumu,hüzünlüyken ne denli ketum olduğumu,sinirliyken ki hallerimi anlat mesela.Keyif alırdı her şeyden de,kahkahalarımı taklit et kendince.Gülümsemelerini sağla!
-Her insan bir nefes,bir nefis,bir yolcu çocuk,bunu sakın unutma!
Konuşmaya ihtiyacı vardır herkesin ama zamanları yoktur, uzun muhabbetlere. Hoş bazen de sabırları yetmez dinlemeye birbirlerini ya da en kötüsü mecalleri kalmaz anlatmaya kendilerini.Anlaşılamamaktan korkar,yargılanmaktan çekinir, zamanla cümleleri tükenir.Yine de ön yargılarıyla,bastırılmış duygularıyla tezatlıklarıyla kaybolmuşluklarıyla umutsuzluğa düşürmesinler seni.Kimden nasıl bir güzellik çıkacağı belli olmaz.Tabi kimin seni nasıl yaralayacağının belli olamayacağı gibi.Hepsi bir derstir ve bazıları zor olur,zor olacaktır.Oyun değil yaşam,sen sadece inan ve de dayan.Yorulduğunda,kendini kaybolmuş hissettiğinde,bir çok dolambaçlı yoldan geçip yeniden kendi kaynağına akan ırmağa bak ve umutla toparlan!

Bağlı olsunlar sözlerine be çocuk.Beni en çok sözünde durmayanlar yordu.İlk başta kandım her söz verene,inandım her söylenene.Öğrenmem zaman aldı ve yıllar öğretti ki her lakırdıya anlam yüklememeliymiş insan, hele de gönlüne sormadan!Gönülden çıkmayan sözün değeri yoktur ve ancak o anlar söylenenin samimiyetini,doğruluğunu,içtenliğini.İçlerine sinmeyeni gerçek kabul etmesinler,sezgilerine kulak versinler.Sen de kabul etme her söyleneni,sor sorgula.Gerekirse tabularını kendin yaz ve bundan sakın korkma!
Bil ki en kolay iş aldatmak,sana inananı kandırmak,can yakmak,kalp kırmak ama en acımasızı da ne biliyor musun?
''İnsanın aslında kendisini aldatması,her şeyi kontrol ettiğini sanarken hayatının iplerini başkalarına çoktan kaptırmış olması,vicdanını duyamayacak kadar sağır,gerçeği söyleyemeyecek kadar dilsiz ve bütün kainata karşı böylesine kör olması.''
Neyse ki sen zoru seçtin ve maskelerinle vedalaştın,derin uykundan uyandın.Kendini imha ettin şimdi yeniden inşa edeceksin çocuk.Senin seçimin beni sana getirdi seni yepyeni dünyalara götürecek.Neyse bütün bunları düşünmek için de görmek için de vaktin olacak şimdi sadece dinle!
Merak edip sorarlarsa ne için yaşadığımı,
-Aldığı her nefesin değerini bilmek için, dersin onlara.Bunun için ne savaşlar verdim kendimle ve sonunda dilediğim gibi yüksek sesle yaşamayı öğrendim.Çok şükür!Aman gözlerinde büyütmesinler beni dikkatli ol anlatırken.İnsanoğlu bayılır gözünde birilerini büyütmeye.Küçümsemelerine de izin verme ama.Tehlikelidir birini küçümsemek.Sizden farkı yoktu de,insan en çok bağ kurabildiğini merak eder,hikayesini dinlemeyi sever.Yakın hissetmezse kendisine,sen ne söylersen söyle o istediğini anlar,duymaz o saatten sonra.Çok iş düşüyor sana çocuk.Öyle anlat ki beni ben bile ilham alayım yeniden doğmak için ve en önemlisi yeni hayatların sesi yükselsin ahenkle.Dünya dans etsin umutla,çocuklar şen kahkahalarla gülsün annelerine ve biz bir hayali gerçekleştirmenin hazzıyla dolalım.İmkansız deme bana be çocuk inanmasaydın yüreğinde bir yerde karşımda olmazdın,dinlemezdin böyle.
Dinlemek isteyenlere anlat sen de.Uyanmaya hazır olmayanları uyandıramazsın unutma.Sakın ola ki çabalama buna.Korkma soranlar olacak,bilmeden hayatına çağıranlar olacak ve sen anlatacaksın,nereden biliyorsun dersen, hazır olduğunda anlayacaksın bunu.Kurcalama şimdi.
      Yaklaş yanıma bırak hissettiklerim yüreğine aksın!
             Dibe vurduğumu da hatalarımı da pişmanlıklarımı da anlatmaktan çekinme sakın çocuk.Samimiyetle anlat hem de!
''İnsan olmak mükemmeli yaşamak değildir.'' unutma.Ben her düştüğümde samimiyetle düştüm ve yine o samimiyetle kalktım ayağa.Acımalarına mahal verme ama.Hayıflanmasın kimse benim adıma.Hayat yolumda ne varsa onu yaşadım çünkü.İnsan alması gereken dersi canı yanmadan alamıyor bazen.Kimse boşuna gelmiyor(muş) karşımıza,boşuna da gitmiyor(muş) aslında.Tesadüfün olmadığını zaman öğretiyor insana.Her yaşın,her çağın derdi de mutluluğu da telaşı da başka oluyor.Şimdi dert değilmiş diyorsam, o gün dertlendiğim içindir!Ben de dertlendim vakti zamanında her kaybettiğime...Söyle onlara dinlemeseler de söyle korkmasınlar bugün kaybettiklerine.Gidenle göndermesinler bir parçalarını.Sonra o parçaları aratıyor hayat gözünün yaşına bakmadan hem de.Affetsinler yaşadıkları her şeyi,yaşatan herkesi ve en önemlisi kendilerini.Demesi kolay tabi bunu iyi bilirim her şey unutulamıyor,affedilemiyor ama affetmeden de hür olunmuyor.
-Dünün hesabını ödemek için bugün var gücünle yarınından çalıyorsan en affedilmez suçlu sensin ve esirsin,ne yazık!
Gelecekten korkanlar vardır,kaygılı olanlar vardır onlara O korkmazdı deme.Öyle zamanlar oldu ki ödüm koptu benim de.Ne yapacağımı bilmeden savruldum defalarca.Uykudaydım ben de uzun bir dönem çocuk,bakma öyle şaşkın şaşkın yüzüme!
An'da yaşamayı denesinler özgürlükleri için ama zor olduğunu da bilsinler ve başaramazlarsa kızmasınlar kendilerine.Kızmasınlar hiçbir şey için be çocuk.Sevsinler hatta en çok kendilerini.Bencillik diye öğrettiler bize sevemedik bir dönem kendimizi.Bencillik değil bu söyle onlara.Kendisini sevmeyenin başkasını sevmesi,başkasından sevgi beklemesi asıl bencillik.

Aşkı anlat ara sıra.İnsanoğlu hangi yaşta olursa olsun bayılır aşkı dinlemeye.Yaşamayanın aradığı yaşayanın bocaladığı en derin duygudur aşk.Gariptir ki kimisi kaçar,kimisi teslim olur kimisi için vazgeçilmezdir,kimisi içinse yalan  ama herkes yüreği kadar hissedebilir aşkı,anlam verebilir,tarif edebilir.Yaşa ve öyle anlat sen yani yabancısı olduğun bir duyguyu kendince anlamlara sığdırma.Bana sorarsan en değerli armağan aşk hayatta gördüğüm.Çok şey barındırır içinde.Zaten aşıkken her şey çoktur be çocuk.Acı da mutluluk da.Herkesin inancı kendine tabi ama benim inancıma göre aşk derinse,safsa sonunda O'na götürür insanı..
Yani gerçek ve sonsuz Aşk'a. Neydi o söz;
Leyla'dan Mevlaya! 
Dini,dili,ırkı ne olursa olsun yaradılışta sana eş olana saygı duymayı,sevmeyi ve bir bütün olduğumuzu unutmadan yaşamayı anlat onlara.
Ve dahasını sen anlat çocuk.Bildiğin kadarını anlat,dilediklerini anlasınlar.Sen seçimini yaptın.Unutma sancılı olacak doğumun ama korkma üstesinden geleceksin.Çıktığın bu yolda parçalarını bulacaksın ve bu senin cesaretinin ödülü olacak.Görüşmek üzere.

Otobüs hareket ettiğinde döndü dünyaya genç adam.Zaman kavramı durmuştu ve şimdi yeniden akmaya başlamıştı sanki.Gözleri açık rüya mı görmüştü,kimdi o adam?Yanında oturan kadın hala aynı sayfada olduğuna göre çok sürmemişti bu hali ama ona o kadar uzun gelmişti ki.Önce duyduğu ses sonra yaşadığı bu olay ağır geliyordu artık ruhuna.Tanımadığı bir adamı anlatmak da nerden çıkmıştı şimdi?Aslında çok da yabancı değildi siması ama şuan düşünemeyecek kadar yorgundu zihni. Derin bir iç çekti ve kafasını cama yasladı.Kulağına kulaklığını taktı ve gözlerini kapattı.
                                                                 
Yanında oturan kadın kafasını okuduğu kitaptan kaldırıp bembeyaz kesilmiş genç adama baktı ve gülümsedi.Bu yolda ona rehberlik etmek keyifli olacak diye geçirdi aklından,düşündüğünden de iyi idare ediyordu ilk karşılaşmayı en azından bir önceki gibi bayılmamıştı.''Güzel.'' dedi.''Dirayetli ve kararlı.'' Yeniden okuduğu kitaba döndü kadın ve o cümleyi tekrar etti :

-Çatlama cesareti gösterebilen tohumlar yeşertecek bu dünyayı!

Hikaye yeni başlıyordu giden için de kalan içinde.Farklı hayatların farklı ritimleri zamanı geldiğinde bir bütün olarak yükselecekti semaya.Karşılaşmaya kadar hazırlanacaktı iki yolcu özenle hayat tarafından.Çünkü;

            İki adama ihtiyacı var gerçeğin;biri onu söylemek diğeri ise onu anlamak için!
                                                 

1 Ekim 2015 Perşembe

Geçip Gitmeler : Geride Kalan İçin

İnsan hayatını bir kez sorgulamaya başladıysa eğer uykular dinlenmek için değil düşüncelerden kaçmak içindir.
O geceden sonra her şeyin anlamı değişmişti.Ateşli bir hastalığa yakalanmışçasına titriyordu eve vardığında.Yol boyu tekrar tekrar aklından geçirdi genç çocuğun sözlerini.Sanki suç üstü yakalamış  ve affetmemişti, çarpmıştı tokadı! Ne kadar içtendi konuşurken, keşke bu kadar samimi olmasaydı sözleri...Gecenin soğuğu iliklerine işliyordu ama adamın içi yanıyordu.Çaresizce vazgeçtiklerini, hayat karşısına getiriyordu bir bir, eğer oyunda ebe olan hayatsa saklanmaya çalışmak boşunaydı.Evine geldiğinde ışıkları yakmadan banyoya koştu.Yüzünü yıkarsa belki biterdi bu kabus ama öyle olmadı, aynadaki yabancıyla tanışmanın zamanı da gelmişti.O gece kaçış yoktu.Gözlerinin içine bakıyordu, eskiden kalma bir iz ararcasına.Yatağa yattığında, aynanın karşısında ne kadar  kaldığını bilmiyordu .Uyumaya zorladı kendisini,uyuyunca geçer masalıyla büyüyenlerdendi ama ne uyuyabiliyordu ne de geçeceğe benziyordu yaşananların etkisi.Doğruldu yattığı yerden çaresizce.Telefonunu aldı eline,mesaj atmalıydı iş arkadaşına.Hasta olduğunu yarın ofise gelemeyeceğini yazdı ve saati umursamadan gönderdi.Yalnız kalmaya ve düşünmeye ihtiyacı vardı.Yorganı çekti kafasına,titriyordu.Hasta olmaktan korkmuyordu ama, insan en çok hastayken yalnızlıkla baş edemiyordu işte.Kafasına üşüştü sözcükleri,yıllardır oradalardı ve artık acı veriyorlardı.Yalnızlık,boşluk,karanlık,aşk,masumiyet,ihanet,hiçlik gibi niceleri üzerine düşündü.Dağınıktı düşünceleri ve yorgundu zihni.Uykuya yenik düşmese eziyete dönüşürdü bu ayin, tıpkı bazı gecelerde olduğu gibi.

Rüyasında onu gördü uzun zaman sonra.Bir zamanlar sevdiği kadın, ona bakıyordu caddenin karşısından.Üzerinde ona en çok yakıştırdığı mor elbise vardı,saçları hafif topluydu ve sanki onun için hazırlanmıştı bu gece.Adam şaşkındı kadın sakin.Adamın kalbi bir ona çarpıyordu, böylesine gurursuz böylesine kanmaya hazır,kadının gözleri hala adama parlıyordu donuk ifadesini yalanlarcasına sıcak.Yanına gitmek istedi,sadece izlemeyecekti hesap soracaktı artık.Neden diyebilecekti sonunda.Neden aldattın beni?Kararlı bir adım attı caddeye,önce acı bir ses duydu,kafasını çeviremeden hızla gelen arabanın çarpmasıyla uyandı.Nefes alamıyordu sanki fren sesi hala kulağındaydı.Kalbi çok hızlı çarpıyordu,terlemişti.Oda da gözlerini gezdirdi.Sakinleşmeye çalışıyordu.Kalbinin onun için nasıl çarptığını hatırladı.Mor elbisesiyle ona bakışı geldi gözünün önüne.Bir anda hıçkırıklara boğuldu.Ağlıyordu işte yıllar sonra.Ağladıkça rahatlıyordu,rahatladıkça ağlıyordu.Kendi bedeninin havada savruluşunu görmüştü ama o, onu aldatan kadın için ağlıyordu.Bir yandan yediremiyordu ağlamayı kendisine, diğer yandan içindeki zehri boşaltabilmenin hazzını duyuyordu her hücresinde.

Ayağa kalkabilecek gücü bulduktan sonra çekmecede kağıt kalem aradı.Yıllardır yazmıyordu,bulması zaman aldı.Ve yüzleşme başladı:



Dinle Beni Kadın!

Yazılmayı bekleyen cümlelerim var benim.Beynimde sekteye uğramadan akan,benimle konuşan seninle konuşan...Kalemim kımıldamazken,çığlık çığlığa zihnim,.Anlatamadığım duygularda kayboldum defalarca..Yolumuz var derken, hoşçakal dediğim insanlarla!
Sözcükler şakağıma dayandı yine, eli tetikte yazmazsam,söylemessem vuracak.Hadi hayırlısı!
Biliyorum söyledikçe rahatlamayacak zihnim.Yeni sözcükler üretecek,bitmeyecek yani bu girdap,sorun değil.Pişman da olabilirim ama inan şu suskunluğumun acısı kadar yanmaz canım.
Söyleyecek çok şeyi olanların susması ne zordur ahh! bilen bilir.Geleni yazıyorum,
gördüğünü oku bütünsüz,hesapsız,parça parça.Dağınık cümlelerim, imamesi sağlam ipi kopmuş tesbih misali.
O kadar çok şey saklıyor ki insan içine,içini açması zaman alıyor işte.Apaçık,sansürsüz dökülmek zor.Karakterlerin arkasına saklanmadan anlatabilmek olanı biteni, titretiyor ellerimi.Abartı gelebilir sana bu halim.Her duyguyu farklı yorumlayan insanoğlunun birbirini anlayamaması normal kızmam bu düşüncene.Sana göre,bana göre ile devam etmek cümleye,kolaylık sağlıyormuş fark ettim de.Artık bana göreye gelelim öyleyse ve sen sadece dinle,sana göre değil bana göre dinle bu kez.
Kalabalıkların içinde,her şey yolundayken yakalanıyorum derine attığım duygularıma.Çok saçma bir cümle,herhangi bir koku,tebessüm bir anda sıradanlığını kaybediyor,yapışıyor yüreğime nefes alamıyorum.Çok kısa anlara koca duygular sığdırabilir insan şaşırtmasın bu seni.Sonra o kısa anlar birikiyor ve o birikintiler çöküyor üstüme.Siniyor halime,tavrıma.O anlarda sorular,kalabalıklar,her şey herkes ağır geliyor ruhuma.Çok mu soyut anlatıyorum dersin?Ama söyledim somutlaştırmak zor geliyor yıllar sonra tabi bir de öykü karakterleri yoksa.Onları konuştururken kimisi sen oluyordun kimisi ben.Şuan sen ve ben iken somutluk da acıtıyor canımı soyutluk da.Anlatmanın zorluğu bu,ilk kez anlatan olmanın zorluğu.
Koca dünyaları var herkesin bana inat.İçini doldurmakta zorlanmıyorlar,o çoklukta da kaybolmuyorlar ne garip.Hoş biz de bulamamışız senle birbirimizi üstelik küçüktü dünyalarımız.Sıradan öykülerin öyle çalakalem yazılmış silik karakterleriydik güya biz.Silinmiş insanlar birbirlerinden güç alır,benim diyen kahramanların başaramadığını başarırdı okuduğum kitaplarda.Umudum buydu belki.Anladım ki silik olan sadece benmişim bu hikayede.Ben hep sanmışım, geç yüzleştim bu gerçekle.Sen hikayelerin parlak geleceği bense kayıp bugünüymüşüm görmemişim,görememişim.İnsan garip varlık.Sahipleniyor istemese de bir şeyleri,ders almıyor yaşadıklarından.Huy işte!Cümlelerimi sahiplenebiliyorum baksana hala.
Oysa biliyorum ki onlar da senin gibi sadakatsiz..Bana rağmen dökülüyorlar korkusuzca,canımı okuyorlar tıpkı sen gibi.Doğru duydun,canımı okudun!Sancılardan doğduysam bugün payın büyük.Minnettarım!
Sen yarınsın, yıllar sonrasısın,geleceksin ama biliyorum ki bana gelmeyeceksin.Gelmeni istemiyorum zaten yalnızca dinle beni kadın.Suskunluğumun dili çözülmüşken dinle!
İçimi yakan şeylerin küllerinden doğ sen de bugün.Bırak kaybolan ben olayım sözcükler arasında sen, sana gel bugün.Bilmeni isterim ki ben sana kanmayı seçtiğim de kurban etmedim duygularımı uğruna, yani katili sensin gibi arabeskliğe gerek yok,suçlu yok sadece sen ve ben varız.(Aslında bir dönem hep suçladım seni ve sana kanan beni.Ama bunu bilme sen)Ben sen de yıkadım kalbimi defalarca.Sakinliğinde arındım,sözcükler olmadan da konuşmayı öğrendim yanında.Safça tutkulardan bile utandım,yahu kirletmedim düşüncelerde bile seni.Her neyse! Biri kıracaktıysa bir gün o kalbi, sen kırmalıydın.Çünkü renkler içerisinde renksizdin o zamanlar.Sınırsızdın,özgürdün,aşktın be.Bilemezdim birgün bütün renklere bulanacağını ve herkes olacağını.Dedim ya sandım,umdum.Duymaz olduğunda sesimi,durmadığında hiç bir istasyonda nefes almak için,önem vermediğinde duygulara aldım kalbimi ellerinden(sandım ya da) ve sen fark etmedin gittiğimi.Siliktim diğerlerine olduğum kadar sana da demek ki.Sonra sen gittin!Sahi ilk ne zaman gittin?Belki de hiç gelmedin..

Masadan kalktı adam,içi yanıyordu.İhanet,nefret,vazgeçme,güvensizlik,suskunluk gibi duyguları tanıyordu belki ama yüzleşmeyle yeni tanışıyordu.O gittiğinde en çok dinlediği kaseti buldu kutular arasından.Pes etmeyecekti ve söyleyemediklerini söyleyecekti.Tek şarkılık bir vedaydı istediği.


Sen dünyaya giderken ben hiçliğe yol aldım.Dağlarda,mağaralarda herkesten uzakta değil; kalabalıklarda,hayata dahil her şeyde kısacası kaçmadan kimseden uzağa ama fark ettirmeden kimseye hiç oldum,hiçbir şey oldum ben.
 Zoruna gitmesin bu halim sakın senin de sonunda geleceğin yer koca bir hiç.Ama biliyorum ki sen kaçacaksın hayat yakana yapışacak ve tek tek o övündüğün renklerden arındıracak.Ta ki kendin olana kadar.Sancılar içerisinde mutsuzluğa doğacaksın her gün.Vicdanın susmayacak( tabi hala mevcutsa).
Önce bana acıdın şimdi kendine acıyorsun, sen hep acıyorsun da farkında değilsin haddin olmadığını.
Hadsizler arasındayken her şeyi haddi sanır insan,değil mi?
 Sana dair hayallerimi yıkarken de ardından bakarken de canım yandı be kadın.Ne sen açıklama yaptın ne de ben sorabildim hesabını yaşananların.Yutkundum içimde ki çığlığı,öfkeyi.Boğazımda düğümlendi her şey ve zaman aldı kabul etmek ihanetini.Düşünüyorum da bazen verdiğim değere değseydin belki bir çok kez ölmezdim ben,sonra bir ucundan tutunmak için hayata çırpınmazdım, kaybolmazdım bu denli.Ah be ne çok düşünüyorum ne çok umuyorum,değil mi?
Sen ruhumun yaması!Sen bir dönemin adı!Duyuyor musun şimdi beni?
Renksizliğinde öyle sıradan ama öyle güzeldin ki ara sıra aklıma geliyor o günler ve sana tekrar kanmak üzereyken yakalıyorum kendimi.Yaptığını hatırlatmak zorunda kalıyorum yüzsüz kalbime.(Kısa anlar neyse ki kısacık anlar.)
Yasaklıydın aslında sen kadın ama dün gece anladım ki affetmeliyim seni de kendimi de(zor olsa da).Nasıl anladığımı sorma neler anladığımı da.Hatta şuan ne anlattığımı da sorma lütfen. Toparlamıyorum cümlelerimi artık senin için.Soyutu somuta kattım ve sana bıraktım anlamları.Enkazını da al ve gerçekten git şimdi. Ha gitmeden son bir şey daha söylemeliyim sana,hazır mısın duymaya?
Seçimlerimizi yaşıyorsak hayatta bil ki ben seçtim seni ben! İşte şimdi vuruldun beyninden,değil mi?
Sen kimsin ki beni seçeceksin,vuracaksın diyorsun bana kadın,kendinden büyük öfkenle kıvranıyorsun karşımda.Peki bağıra çağıra son kez söylüyorum:
Ben HİÇİM!
Peki ya sen kimsin?
Hangi renksin?
Oturduğu sandalyeden kalktı adam.Karışıktı duyguları,sarsılmıştı ama tuhaf bir his vardı içinde.Tarifi  zor bir his.'Ben Hiçim' diye bağırdı yeniden.Dün gece karşısına çıkan genç çocuğa içinden teşekkür etti.'Ben bana kendim için lazımım!' dedi.Yazdığı mektubu öylece masada bıraktı ve zihninde aldığı bir çok kararla evden çıktı.Aradığı kaçış planını bulmuştu sonunda.
Sanmak ve kanmak insanın doğasında vardı ve adam bunu zamanla anlayacaktı..