25 Aralık 2016 Pazar

Küçük Nil Büyük Irmak 'ŞAH'

''İki ucu bahar bahçe olsaydı da  günah bahçesinin meyveleri için kabarırdı insanoğlunun nefsi.Cennetten kovulduğundan beri cehennemi yüreğinde taşıması bundandır işte.
Yaradılışta mükemmel,yaşayışta kusurlu varlığın vermesi gereken en önemli savaşı nefsiyle olması gerekirken,o nefis uğruna herkesi,her şeyi yakıp yıkması manidar değil mi?
Küçük,soluk mavi bir nokta (Carl Sagan) uğruna mı peki bütün bu tantana?  
İçimizdeki fırtınaların dinmemesi,yaşadığımız toprakların kan kusması,yaşatamadığımız küçücük bedenlerin zamansız solması,bombaların kalleşçe patlaması,yitip giden hayatların acısı,çaresiz annelerin feryatları,iyilerin sessizliğini fırsat bilen zalimlerin arsızlığı,bu yüzden mi sahiden?

Kurşun her gülümsediğinde bir kalp ağlıyorsa,
Yansın ideolojiler,yıkılsın depremlerle!!


İşte Dünya !!Dertlerimiz onun kadar büyük ve o, paylaşılamayacak kadar küçük(!)Bir türlü huzur bulamadığımız bizim koca yuvamız!
Kralın da soytarısının da iyisinin de kötüsünün de can yakanın da can bulanın da sevdalısının da evliyasının da vakti gelince geçip gittiği o sınav alemi..
Söylemesi zor belki ama güvende değiliz birbirimiz arasında!
Korkuya kapılıp kaçmak istesek de hatta görmezden gelsek de bugün anlamak zorundayız.Kaçacak yerimiz yok!Başka bir dünya yok ve artık zaman da yok.
Bireysel devrimimizle başlayan yolculuğumuz kitleler halinde yayılmalı ve inançla kazanılmış onurlu bir zafere dönüşmeli.Ardımızda bırakmak istediğimiz dünyayı, yaşanabilir bir yer olarak düşlemekten korkmayıp harekete geçmeliyiz!
Küçük bir adımla başlayalım ve şarkımız ağıtların ötesine geçebilsin.
Sevgi kazınsın suyun hafızasına ve denizlere karışsın özgürce.
Yaşıyorsan 'mış' gibi değil aldığın her nefesin hakkını vererek yaşayacaksın..!!''
  •  



Bir yıl sonra  izini bulduğu kadının,gözlerinin içine bakarak meydan okurcasına konuşması canını sıksa da tebessümle karşılık verdi adam.Kadın bu gülümsemenin anlamını çok iyi biliyordu artık.Arkasında iz bırakmadan aniden ortadan kaybolduğunda da adamın yüzündeki tebessümü hayal edebilmişti.Her zerresini ezberlemek için gösterdiği çaba,bugün çıktığı yolda pusulası oluvermişti.
Sarsıldığını hissetse de gücünü toparlamak zorunda olduğunu biliyordu çünkü adam pür dikkat onu izliyordu,salondaki kontrolü kısa sürede yeniden eline aldı ve devam etti eşsiz büyüye.

''Küçük Nil'' diye iç çekti adam,kadının güzelliği tartışılmazdı belki ama onda bundan öte bir şey görmüştü her zaman.İnsanların onu dinlerken büyülenmesi boşa değildi ve artık o da bunu biliyordu.Kadının derin sandığı uykusundan uyanması da olan biteni algılaması da planladığından erken olmuştu.Stratejik bir hata mıydı(ona göre imkansızdı bu) yoksa kadını uyandıran birileri mi vardı?
Adamın zamanı çok azdı çünkü kısa bir süre sonra Küçük Nil'i okyanuslara karışacaktı.
Zihninden geçen düşüncelerden sıyrıldığında kadın  konuşmasını bitirmiş salonda bulunanlarla tek tek konuşuyor,etkisinden emin olmaya çalışıyordu.Adam salondan ayrılana kadar sürdürdüğü bu gövde gösterisinin amacına hizmet etmesini diliyordu.
Giden adamın arkasından bakarken içindeki korkunun hala canlı olmasına lanet etti.Oysa ki hazır olduğuna emindi.Bugün onun da geleceğini biliyordu çünkü ilk defa bulunmak istemişti.Güçlü olmak zorundaydı ne olursa olsun vazgeçemezdi.Dönülmez olacaktı çıktığı bu yol belki ama en azından giderken arkasında bıraktığı,adamın istediği şey olmayacaktı.Bunu ona ispatlamak istiyordu.

Erken yapılmış bu hamle için kimse onu suçlayamazdı çünkü o şeytana düşündüğünden de uzaktı.

Kendisini ele geçiren tek duygunun korku olmadığını anlaması uzun sürmeyecekti.Toplantı bitip arabasına bindiğinde titriyordu.Biran önce uzaklaşmak istiyordu oradan.Girdiği ara caddelerde hızla ilerlerken çalan şarkının,gizlediği duygularını serbest bırakmasıyla aniden frene bastı,sesi açtı ve hıçkırarak ağlamaya başladı.Midesi bulanıyordu,tüm bu olanlardan sonra başa dönme düşüncesi bile nefesini kesiyordu.
O gelene kadar kendisinden geçmekten korkuyordu ama toparlanmaya da gücü kalmamıştı.
Neyse ki o her zaman vaktinde gelirdi.


Eğer birine inanmayı seçtiyseniz onun ne yaptığının çok da önemi kalmaz.Siz inanırsınız,o eline verdiğiniz dolu silahla en yakınınızda nefes alır.Kendisini karşısındakinin insafına bırakmak,infaza rıza göstermektir ve verdiğiniz bu kararın hayatınızı ne denli etkileyeceği çok da umrunuzda değildir.Çünkü bu seçimi diğer seçimlerden ayıran bir ayrıntı vardır.
Aşk!!
Kendisinden geçti kadın...

Yüreğine çöken sisin ardındaki tek gerçekti aşkı.Tuzağa düşmüştü çoktan,kanmıştı adama,gerçekti duyguları -ikisi arasında gerçek olan tek şeydi belki de bu-etrafındaki kapanların ucuna serpiştirilenlerle yaşamaya razıydı,gözleri kapalıydı her şeye,derindi uykusu,muhtaçtı ona,ta ki o gelene kadar..
Kaybolduğu labirentten çıkmanın yolunu öğretmişti sabırla.Korkulara esir yaşarken korkusuzluğu hayal edebilmek zor gelse de başlarda kadına,bugün aşık olduğu adama 'ŞAH' diyebilmişti.
O gelmişti ve kadın kendisini keşfetmenin ötesine geçip küçük,soluk mavi bir noktanın cennetine göz dikebilecek cesareti bulabilmişti.Her zaman ona dediği gibi ;

-Çatlama cesareti gösterebilen tohumlar yeşertecek bu dünyayı!
  •  
  •       

''Küçük Nil rehberinin artık yanında olamayacağını öğrendiğinde çok üzülecek.''diye aklından geçirdi adam ve tablolara doğru kadehini kaldırarak kadına defalarca söylediği ses tonuyla ekledi:
 Kaderini sev,belki seninki en iyisidir.
                                         ( Friedrich Nietzsche )


















1 Ocak 2016 Cuma

Küçük Nil Büyük Irmak-Sergi


''Zifiri karanlıkta,yalnız başına salıncakta sallanmak değil mi bazen hayat?
Koca boşlukta içine işleyen soğuğa ve kimsesizliğe aldırış etmeden ve hatta tutunduğun ipin elini kesmesine inat daha da sıkı sarılmakla,kara deliğe kendini bırakmak arasında gidip geliyoruz işte.
Dile vuranla içe akanların toplamından ibaret olan insansa o karanlığa düşen beyaz leke bence.''
Tablonun önünde süre gelen anlamsız entellik yarışını sonlandırmıştı umursamaz tavrıyla ama gerçekten düşündükleriyle.Ayrılırken arkasında şaşkın  insanlar bıraktığını biliyordu kadın.Ortama ısınamamıştı ve de çok sıkılmıştı saçma konuşmalardan.Salondan çıkmak üzereyken yanına yaklaşan adamı fark etmedi bile.Adam kendisini fark ettirmek için öksürdüğünde irkildi,gözlerine kilitlenmiş siyah gözleri gördü.İnsanın içine işleyen sıcaklıkla canını sıkabilecek derecede küçümsemenin nasıl bir arada olabileceğini düşündürmüştü kadına o gözler.Sıyrıldı düşüncelerinden ve 'Evet ne vardı?' dercesine baktı adama.Konuşamamıştı bir an ve doğru olanın bu olduğuna kanaat getirmişti.Gerçi sonradan kendisini aptal gibi hissettirecekti bu tavır.Adamsa gayet rahat ve kendinden emin bir şekilde uzattı elini.Tokalaşırken kadının buz kesmiş ellerini gereğinden fazla sıktığını fark etti ve hemen gevşetti ama bırakmadı.İnsanı hayran bırakan o ses tonuyla kendisini tanıtırken kadın gözlerini kaçırıyordu ondan.Sustu adam.Kadının kendisine bakmasını istiyordu,bu sessizlik ona istediğini verince konuşmaya devam etti :
''Çok etkileyici bir açıklamaydı.Merakımı maruz görürseniz bir şey sormak istiyorum.Acaba bütün o söylediklerinizi siyah üzerine bırakılmış beyaz bir fırça darbesinden nasıl çıkardınız?''
Kadın sinirle elini kurtardı adamdan ve boğazını temizlerken doğru tespit ettiğinden emin olmaya çalıştı.Adam gerçekten küçümsüyor muydu yoksa masum bir merak mıydı bu ?
''Siz her baktığınızda kendi görmek istediğinizi mi görürsünüz yoksa görmeniz istenilenle yetinmeye mi alışıksınız ?'' Sert,meydan okuyan,ukala ama kesinlikle adamın merakını körükleyen bir cevap olmuştu bu.Daha fazlasını duymak  istiyordu adam hatta sabaha kadar kadını dinlemek istiyordu ama ustalıkla gizledi bu arzusunu.Kadının sinirini haklı çıkaran bir kahkaha attı,ne yaptığını çok iyi biliyordu.
Dişlerinin ne kadar da düzgün olduğunu bu anı düşünürken hatırlayacaktı kadın ve nasıl tuzağa düştüğünü de.
''Beklediğim cevap bu değildi ama hoşuma gitti.''dedi adam.
''Beklentinizi karşılayamadığım için inanın hiç üzgün değilim,iyi akşamlar.''
Bir yandan kendisine kızıyordu duygularını dizginleyemediği için,bir yandan da oradan kurtulmak ve her şeyi unutmak istiyordu.Bir an için geri dönüp adamın küstahlığına gereken cevabı vermeyi düşünse de vazgeçti,daha fazla eğlendirmeyecekti onu.
Dışarıya çıktığında yaklaşan taksiyi gördü.Taksiden inen kadının telefonda biriyle tartıştığı her halinden belliydi,gözleri ateş saçıyordu,onu fark etmeden yanından hızla geçip salona girdi.'Bu gece berbat hisseden yalnız ben değilim demek ki.'dedi onun indiği taksiye binerken.Taksicinin ''Nereye abla?'' demesiyle afalladı ve ''Eve.''dedi.
Adamın gülmeye başlamasıyla ne dediğini fark etti ve adresi verirken kendi kendine söylendi:
''Bu gece sayemde birilerinin eğlenmesi ne hoş!Daha da arttırmadan eve varsam bari.''
Taksici ara sıra aynadan bakarak konuşmaya başladı:
''Abla senden önce o kadar gerildim ki kusura bakma güldüğüm için.''
Adamın gerginliğinin sebebini tahmin edebiliyordu ama yolu kendi kendine söylenerek geçirmektense birilerini dinleyerek geçirmenin daha iyi olacağına kanaat getirdi.
''Sorun değil.Siz neden gergindiniz,hayırdır?''dedi.
''Senin bindiğin yerde inen kadın vardı ya, ha işte o yol boyunca bağırdı durdu.Hem de neden biliyor musun?''
''Gerçekten hiç merak etmiyorum.Bütün gece şu topukluların üstünde yeterince sıkıldım o da yetmiyormuş gibi 'sesli düşünüp' herkesin bakışını üstüme topladım ha unutmadan tanımadığım bir adamın da keyiflenmesini sağladım.Aslında neden bu sergiye geldiğimi de bilmiyorum. Hem ayıp değil mi bu yaptığın?''demek istese de bu yolu kendinden başkasını dinleyerek geçirmeye kararlıydı,merakını gösteren abartılı bir ''Neden?'' demekle yetindi.
''Kadın kocasına haftalar önce bu sergiye gitmek istediğini söylemiş.Çok ünlü bir ressamın yıllar sonra açtığı bir sergiymiş ve bir tablo mu ne varmış işte onu bilmem kaç bin dolar verip almak istiyormuş.Anladığım kadarıyla adam simsiyah bir şeye o kadar para vermeyeceğini ve gelemeyeceğini söylüyordu.Kadın da onun sadece siyah bir tablo olmadığını anlatmaya çalışıyordu.Allah akıl fikir versin abla bu insanlara.''
''Amin de gerçekten ünlü bir ressamın sergisi miymiş ?''
Kadının merakını anlayamayan adam bilmiyorum dercesine kafa salladı ve yola döndü.Taksiden inerken daha da berbat hissediyordu kadın.
''Ünlü bir tabloymuş meğer, demek ki o adam o yüzden...''
Aradığı anahtarı bulmasıyla sıyrıldı düşüncelerden.Evindeydi sonunda,rahatlamaya ihtiyacı vardı.Karışık duygularla uzandı yatağa.Geceyi düşünmeye çalışsa da aslında düşünebildiği tek şey adamın gözleriydi..

  •  

Adam kadının öylece çıkıp gitmesine izin verdi o gece ama biliyordu bu daha başlangıçtı.Aylarca sabırla beklemişti ve ilk karşılaşmayı ilmek ilmek işlemişti zihninde.Planladığı gibi gelmişti kadın sergiye ve ona bir adım yaklaşabilmişti sonunda.Taksiye binişini elleri ceplerinde,yüzünde tebessümle izledi.Kadının üstünde istediği etkiyi yarattığını biliyordu çünkü onu çok iyi tanıyordu.Bu gece kesinlikle onu düşünecekti kadın ve bu düşünce bile kalp atışlarını hızlandırmaya yetmişti.''Küçük Nil,büyük ırmak.''dedi,içkisinden bir yudum aldı ve salonda çalan şarkıyı mırıldanarak tablolara yöneldi.